7068 İleti 670 Konu - Gönderen: 342 Üye - Son Üye: giacongcokhi12

* İsimsiz

Yenile Geçmiş
  • boş yapmayın
  • bobik: purna
    Ağustos 05, 2025, 07:10:18 ÖS
  • Wehrmacht: saksofon
    Ağustos 05, 2025, 06:50:25 ÖS
  • Wehrmacht: still alive !
    Mayıs 28, 2024, 05:25:27 ÖS
  • TiTaN: yaşamaya devam
    Mayıs 27, 2024, 08:29:03 ÖS
  • Wehrmacht: asos
    Ağustos 28, 2023, 03:23:39 ÖS
  • Wehrmacht: 2023 de bile hayattayım
    Ağustos 28, 2023, 03:11:45 ÖS
  • TiTaN: yemem
    Ağustos 28, 2023, 01:55:53 ÖS
  • Wehrmacht: yarramı ye yunus
    Ağustos 28, 2023, 01:52:54 ÖS
  • TiTaN: mallar
    Ağustos 28, 2023, 01:52:36 ÖS
  • Wehrmacht: ypı
    Ocak 24, 2022, 04:06:37 ÖS
  • Wehrmacht: yarralk
    Ocak 24, 2022, 04:06:31 ÖS
  • RuthLéss: KES TATAVAYI
    Nisan 12, 2018, 01:25:05 ÖÖ
  • icecooL: EN ÜSTTE BEN OLÇAM S.A
    Mart 14, 2018, 08:36:55 ÖS
  • icecooL: 14.03.2018 GÜNCELLEMESİ
    Mart 14, 2018, 08:36:26 ÖS
  • bobik: ben pornoyum
    Ağustos 31, 2017, 04:41:25 ÖÖ
  • Macelleria: SA
    Ağustos 28, 2017, 03:18:51 ÖÖ
  • Am Kuklası: Anal domal
    Ağustos 28, 2017, 02:53:39 ÖÖ
  • TiTaN: BU SİTE BENİM DOĞUM GÜNÜMDE FERHAT KARDOMUN SPONSORLUĞUNDA METONUN ÇABALARIYLA AÇILMIŞTIR. TŞKLR
    Ağustos 28, 2017, 02:53:33 ÖÖ
  • Wehrmacht: oooooooooooooooooooooooooooooooo eksici boy gelmişşşşşşş
    Ağustos 28, 2017, 02:30:39 ÖÖ
  • RuthLéss: SA
    Ağustos 28, 2017, 01:45:41 ÖÖ

Gönderen Konu: ATATÜRK KÖŞESİ  (Okunma sayısı 275 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı dağ trolü

  • U3x' Üye
  • *****
  • İleti: 273
  • POKER ELİM HEP FLUSH
    • Profili Görüntüle
    • Awards
ATATÜRK KÖŞESİ
« : Haziran 21, 2014, 11:48:42 ÖS »

ATAMDAN BİR ANI
Ata nın Cevap Veremediği Tek İnsan..?

Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur. Biz bu savaşlardan baş kaldırıp ne memleketi imar edebilmiş, ne de kendimiz refaha kavuşmuşuzdur. Bunun sebebi, bizim suçumuz olduğu kadar düşmanlarımızın da suçudur. Çünkü başta Ruslar olmak üzere düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi:
-Türklere rahat vermemeli ki, başka sahalarda ilerleyemesinler...
Bunun için de sık sık başımıza belalar çıkarırlar, savaşlar açarlar, Balkan milletlerini “İstiklal” diye kışkırtırlardı.
Biz böyle durmadan savaşırken de o zamanlar askere alınmayan gayri müslimler zenginleşirlerdi.
Onların neden zengin, bizim neden fakir kaldığımızı bir köylü, Atatürk’e verdiği kısa bir cevap ile çok güzel açıklamıştır.
Atatürk, Mersin’e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş:
-Bu köşk kimin?

-Kirkor’un...
-Ya şu koca bina?
-Yargo’nun...
-Ya şu?
-Salomon’un...
Atatürk biraz sinirlenerek sormuş:
-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların arkalarında bir köylünün sesi duyulur:
-Biz mi nerede idik? Biz Yemen’de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağlarında, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam...
Atatürk bu anısını naklederken:
-Hayatımda cevap veremediğim tek insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der dururdu....

BUDA UFAK BİR ÖZET

7 yaşında babasını kaybetti. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya zorlandı.
8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı. Tarlalarda karga kovaladı.
10 yaşında yüzü kanlar içinde kalıncaya kadar "hoca" sından dayak yedi.
17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına hücrede yattı
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilen edilirken, o hiç önemsenmiyordu bile.
Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanın eline geçti.
30 yaşında amiri, onu kendinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.
37 yaşında böbrek hastalığından 2 ay hasta ve yalnız yattı.
37 yaşında komutan olarak atandığı ordu dağıtıldı.
38 yaşında savunma bakanı tarafından görevinden alındı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve giydiği redingotu başkasından ödünç aldı. Cebinde ise sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında tutuklama kararı çıkartıldı.
38 yaşında en yakın beş arkadşından üçü, onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı.
Sonra... 42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu ..

Vasiyeti ve Ölümü

ATATÜRK'ÜN VASİYETNAMESİ'NİN TAM METNİ


Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:

1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir.

3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.

4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5. İsmet İnönü'nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.

6. Her sene nemedan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.

K.Atatürk




Tüm tedavilere rağmen günden güne eriyen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü şiddetli bir rahatsızlık daha geçirdi. Saat altı buçuk gibi gelen bu rahatsızlıkta Atatürk'ün midesi bulanmış ve kusmaya çalışmıştı.

Sürekli istifra etmeye çalışan Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Beye (Soyak) bakarak "Saat kaç?" diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey her soruşunda "Saat 7 efendimiz" diyerek cevap vermişti.

Bu sırada kendisine haber verilen Neşet Ömer Bey de gelmişti. Abravaya ile Atatürk'e gereken tedavileri yapıyorlar ve bazı önlemler alıyorlardı. Neşet Ömer Bey bir ara "Dilinizi göreyim efendim." diye seslendi. Atatürk dilini yarıya kadar dışarı çıkardı. Neşet Ömer Bey "Biraz daha uzatınız efendim." diye seslenince, Atatürk, Neşet Ömer Bey'e bakarak ;

- "Vealeykümüsselam" diyerek gözlerini kapattı. Atatürk son kez komaya girmişti.

9-10 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk artık derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu. 10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından Hı Hı Hı sesleri çıkarmıştı.

Saat dokuzu beş geçe gözlerini son kez açarak, etrafına baktı ve hemen kapattı.

Büyük Önder Atatürk ölmüştü.







Atatürk, Millî Mücadele'de millî birliği temin eden eşsiz bir lider, muharebe meydanlarında efsanevî bir kumandan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletin çehresini değiştiren kûdretli bir inkılâpçıdır. Bu vasıflarıyla, insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri olduğunda şüphe yoktur. Kahramanlık ve yüksek insanlık meziyetlerini en yüksek seviyede taşıdığında dünya tarihçileri ve fikir adamları tereddütsüz birleşmektedir. Tarihin büyük tanıdığı şahsiyetlerle mukayesesi yapıldığı zaman türlü bakımlardan bariz üstünlükleri göze çarpmaktadır. Bir kere bütün bu dehalara üstün tarafı, hem fikir hem hareket adamı oluşudur. O, fikri ve hareketi kişiliğinde birleştirmiş bir lider idi. Fikir ve düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Memleket gerçeklerinden kaynaklanan, problemler karşısında aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden bu gerçekçi görüş, gerek Türk Bağımsızlık Savaşı'nın gerekse onu izleyen Türk çağdaşlaşma hareketi'nin esasını oluşturmaktadır.
Atatürk gerçeğin adamıdır; sağduyunun ve ince görüşün adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına karar vermiştir. Halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta inkılâpçılığı sayesindedir ki müşterek arzu ve eğilimler kolayca millî ülkü haline gelebilmiştir. Giriştiği mücadelenin başından sonuna kadar Türk milletinin yüksek vasıflarına güvenmiş, kazanılan her türlü zaferin milletin eseri olduğunu söylemiştir. Bütün teşebbüslerinde millet sevgisine dayanmış, kudretli kişiliği ve gerçeği sezişe dayanan ikna kuvvetiyle kitleleri sürükleyebilecek bir lider olduğunu göstermiştir. Millî kurtuluşa bayrak olan fikirleri, görüşleri ve ölmez eseriyle, tesirleri memleket sınırlarını aşmış, mazlum milletlerin bağımsızlık ve hürriyet mücadelesinde manevî kuvvet olmuştur.

Atatürk yaratıcısı, yapıcısı olduğu "Türk İnkılâbı"nı ifade ederken: "Bu inkılâp, yüksek bir insani ülkü ile birleşmiş vatanperverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir" diyordu. Kendisi de yarattığı inkılâbın imanlı bir yapıcısı sıfatıyla bütün dünyaya açık yürekle, samimiyetle ve dostlukla bakıyordu. Gerçekten, "Ne Mutlu Türküm diyene!" vecizesiyle kalplere millî iman perçinleyen Atatürk, aynı zamanda insanlık idealinin ve insan sevgisinin de sembolü idi. Yabancıların, "Düşmanlarınız kimlerdir?" sorusuna, "Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız!" cevabını veriyordu. İşte bu insancıl yönü iledir ki tamamen millî nitelik taşıyan "Atatürk İnkılâbı" aynı zamanda bütün insanlığın hayranlığını da üzerinde toplamaktadır.


Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.




Çevrimdışı dağ trolü

  • U3x' Üye
  • *****
  • İleti: 273
  • POKER ELİM HEP FLUSH
    • Profili Görüntüle
    • Awards
Ynt: ATATÜRK KÖŞESİ
« Yanıtla #1 : Haziran 21, 2014, 11:50:13 ÖS »
Atamizdan Ozdeyisler
Sözlerinden Seçmeler

"Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

"Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz."

"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin , namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım."

"Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar. "

"Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır.Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. "

"Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. "

"Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir. "

"Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar. "

"Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur."

"Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. "

"Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. "

"Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. "

"Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz. "

"Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir. "

"Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar. "

"Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır. "

"Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. "

"Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir. "

"Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz. "

"Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. "

"Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir. "

"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin? "

"Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. "

"Mualimler ! Yeni nesil, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır. "

"Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir. "

"Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. "

"Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir. "

"Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder. "

"Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. "

"Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkanlarına kavuştururlar."

"Milletin sevgisi kadar büyük mükafat yoktur."

"Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük TÜRK olarak dünyaya gelmemdir."

"Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır."

"Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet korumak ve müdafaa etmektir.Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur"

"Biz uygarlıktan,ilimden ve fenden kuvvet alıyor ve ona göre yürüyoruz."

" Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir , fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir "

"Milletimiz daha da dindar olmalıdır diyorum.Ama bütün sadelik ve güzelliği ile.Dinime,bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum.Şuura aykırı ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor.

"Şu anda batıl itikatlardan oluşan ikinci bir din mevcuttur.Fakat bu cahiller sırası gelince aydınlatılacaktır."

"Eşini mutlu edecek herkes evlenmelidir. Çoluk çocuk sahibi olmalıdır "

"Bana bakmayınız.Benim hayatim başka türlü düzenlenmiştir."

"Çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır."

"Dünyada ne görüyorsak KADIN 'IN eseridir."

"Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz."

"Korku üzerine egemenlik kurulamaz."

"Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür."

"Bu millet bağımsızlıktan yoksun yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır."

"Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız vazifenin temelidir."

"Tam bağımsızlık denildiği zaman, tabii, siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, vs. her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik kasdolunmaktadır."

"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım."

"Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur."

"Tarihimiz en mutlu dönemi, hükümdarlarımızın halife olmadıkları zamandır."

"Peygamberimiz tilmizlerine dünya milletlerine İslamiyeti kabul ettirmelerini emretti, bu milletlerin hükümeti başına geçmelerini emretmedi. Peygamberin zihninden asla böyle bir fikir geçmemiştir."

"Milletin saltanat ve hakimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir."

"Hükümetlerin icraatı menfi olup da millet itiraz etmez ve iktidarı düşürmezse bütün kusur ve kabahatlere katılmış demektir."

"Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur."

"Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar."

"Türkiye'de Bolşeviklik olmayacaktır. Çünkü Türk Hükümetinin ilk gayesi, halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil halkımıza da iyi bakmaktır."


Çevrimdışı dağ trolü

  • U3x' Üye
  • *****
  • İleti: 273
  • POKER ELİM HEP FLUSH
    • Profili Görüntüle
    • Awards
Ynt: ATATÜRK KÖŞESİ
« Yanıtla #2 : Haziran 21, 2014, 11:51:27 ÖS »
Forumun boş adamından kendine göre dolu bir konu açıldı kötü yorum yapmayın uçururuz hee burası avrupa insan hakları mahkemesi değil direk uçururuz .d

Çevrimdışı dağ trolü

  • U3x' Üye
  • *****
  • İleti: 273
  • POKER ELİM HEP FLUSH
    • Profili Görüntüle
    • Awards
Ynt: ATATÜRK KÖŞESİ
« Yanıtla #3 : Haziran 21, 2014, 11:53:29 ÖS »

ATATÜRK'ÜN YAŞAMINDAKİ KRONOLOJİK OLARAK OLAYLAR

1881
Mustafa'nın Selanik'te dünyaya gelmesi.

1893
Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.

1895
Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye başlar.

1899
Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.

1902
Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp Akademisine devam eder.

11 Ocak 1905
Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a gönderilir.

Ekim 1906
Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir dernek kurarlar.

Eylül 1907
Mustafa Kemal Üçüncü Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir.

13 Eylül 1911
Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.

9 Ocak 1912
Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.

25 Kasım 1912
Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel Kuvvetlerine atanır.

27 Ekim 1913
Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır.

25 Nisan 1915
İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni ile ilerlemelerini durdurur.

9 Ağustos 1915
Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir.

1 Nisan 1916
Mustafa Kemal Tuğgeneralliğe terfi eder.

6-7 Ağustos 1916
Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır.

31 Ekim 1918
Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur.

30 Nisan 1919
Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerle Müfettiş olarak atanır.

16 Mayıs 1919
Mustafa Kemal İstanbul'u terk eder.

19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar.

8 Temmuz 1919
Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse ordudan istifa eder.

23 Temmuz 1919
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir.

4 Eylül 1919
Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir.

27 Aralık 1919
Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir.

23 Nisan 1920
Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar.

11 Mayıs 1920
Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkûm edilir.

5 Ağustos 1921
Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır.

23 Ağustos 1921
Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar.

19 Eylül 1921
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi unvanını verir.

26 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar.

30 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır.

10 Eylül 1922
Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.

1 Kasım 1922
Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılması yönündeki önerisini kabul eder.

14 Ocak 1923
Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder.

29 Ekim 1923
Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.

24 Ağustos 1924
Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer.

9 Ağustos 1928
Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ile ilgili konuşma yapar.

12 Nisan 1931
Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar.

12 Temmuz 1932
Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar.

16 Haziran 1934
Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadını verme kararı alır.

10 Kasım 1938
Atatürk vefat eder.

Çevrimdışı dağ trolü

  • U3x' Üye
  • *****
  • İleti: 273
  • POKER ELİM HEP FLUSH
    • Profili Görüntüle
    • Awards
Ynt: ATATÜRK KÖŞESİ
« Yanıtla #4 : Haziran 21, 2014, 11:56:48 ÖS »
MUSTAFA KEMAL'İN ÇOCUKLUĞU VE EĞİTİMİ

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal. 1881 yılında Selanik'te doğmuştur.

Babası Ali Rıza Efendi, bir gümrük memurudur. Annesinin adı Zübeyde Hanım'dır.

İlkokul eğitimi için, Selanik'teki Şemsi Efendi okuluna gitmiş, ancak  babasını çok küçük yaşlarda kaybedince okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa,  kız kardeşi Makbule ve anneleri, dayıları ile birlikte, Selanik yakınlarındaki çiftlik evine yerleşmişler; yaşamı bu şekilde bir süre devam etmiştir.

Mustafa çiftlikte çalışırken, annesi okula gitmemesinden endişe duymaya başlamıştır. Sonra, annesinin Selanik'te bulunan kız kardeşinin yanına giderek Askeri Rüştiyeye kaydını yaptırmıştır. Rüştiye'yi 1895 yılında bitiren Mustafa Kemal Manastır'daki Askeri İdadi'ye girmiş ve başarılı bir şekilde bitirmiştir.

Mustafa Kemal daha sonra İstanbul'a gitmiş, 13 Mart 1899 yılında başladığı Harbiye'yi bitirdikten sonra,1902 yılında Harp Akademisine başlamış ve 11 Ocak 1905 yılında kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur.




ORDU KUMANDANI OLARAK MUSTAFA KEMAL

1906 yılında Şam'a gönderilen Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adında bir dernek kurmuşlardır. 1911 yılında İtalya ile yapılan savaş esnasında, kendi isteğiyle Trablus'a gitmiş, Derne ve Tobruk'un savunmalarında görev almıştır. Mustafa Kemal henüz Libya'da iken başlayan Balkan Savaşında da, başarılı bir kumandan olarak (1912 - 1914) hizmet vermiş ve  savaş sonunda Sofya'ya askeri ataşe olarak atanmıştır.

Mustafa Kemal'in Sofya'da bulunduğu sırada 1. Dünya Savaşı çıkmıştır. 8 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilen Mustafa Kemal, kritik bir zamanda Anafartalar'daki Türk kuvvetlerine kumanda etmiştir.

Bu sırada İngilizler, Fransızlarla birlikte Çanakkale Boğazı'na çıkarma yapmış, savaş esnasında, Mustafa Kemal'in kalbinin üzerine bir şarapnel parçası isabet etmiş ise de, göğüs cebinde bulunan saati onun hayatını kurtarmıştır. Mustafa Kemal o anda içinde bulunduğu ruh halini üstlenmiş olduğu büyük sorumluluğa  bağlamış ve : "Aslında, bu tür bir sorumluluğu üstlenmek hiç de kolay değildi, ancak yurdumun parçalandığını görmektense ölmeyi tercih etmiş olmam nedeniyle, bunu gururla kabul
ettim." sözleriyle duygularını ifade etmiştir. Düşman saldırısının püskürtülmesinde Mustafa Kemal’in üstün cesareti, askeri bilgisi, yeteneği ve uzak görüşlülüğünün büyük bir rolü olmuş, genel olarak Çanakkale, özel olarak Anafartalar savunması, dünya siyasi ve askeri tarihine onun adıyla yazılmıştır.

Mustafa Kemal daha sonra Kafkaslarda ve Suriye'de hizmet etmiş ve 1918 Mondros Mütarekesi’nden hemen önce Suriye'de bulunan Yıldırım Orduları grubunun kumandanlığına getirilmiştir. Mütarekeden (ateşkes) sonra, İstanbul'a dönmüştür.


Ata’mızın Bağımsızlık Anlayışı
Millî gaye için ortaya atılacakların, bugün imhasını düşünen yalnız saray, hükümet ve yabancılardır. Fakat, bütün memleketin aldatılmasını ve aleyhe çevrilmesini de ihtimal dâhilinde görmek lâzımdır. Baş olacakların, her ne olursa olsun, gayeden dönmemesi, memlekette barınabilecekleri son noktada, son nefeslerini verinceye kadar, gaye uğrunda fedakârlığa devam edeceklerine işin başında karar vermeleri icap eder. Kalplerinde bu kuvveti hissetmeyenlerin teşebbüse geçmemeleri elbette daha iyidir. Zira, bu takdirde, hem kendilerini ve hem de milleti aldatmış olurlar.
Bir de söz konusu vazife, resmî makam ve üniformaya sığınarak el altından idare edilemez. Bu tarzın bir derecesi olabilir. Fakat, artık o devir geçmiştir. Açıkça ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına yüksek sada ile bağırmak ve bütün milleti, bu sadaya iştirak ettirmek lâzımdır. Benim, vazifemden uzaklaştırıldığıma ve her türlü neticeye mahkûm bulunduğuma şüphe yoktur. Benim ile açıkça birlikte çalışmak, aynı neticeyi şimdiden kabul etmektir. Bundan başka, söz konusu ettiğimiz vaziyetin gerektirdiği adamın, diğer birçok görüş noktalarından dahi, mutlaka benim şahsım olabileceği gibi bir iddia mevcut değildir. Yalnız, herhalde, bu memleket evlâdından birinin ortaya çıkması zarurî olmuştur. Benden başka bir arkadaşı dahi düşünmek mümkündür. Yeter ki o arkadaş, bugünkü vaziyetin kendisinden istediği tarzda harekete razı olsun!
1919 (Nutuk I,s.44-45)

Bağımsızlık gayesinin elde edilişine kadar, tamamiyle milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek kesindir.
1919 (Nutuk I, s. 21)

Milletin esaretten kurtarılması, hâkim ve bağımsız olarak topraklarımızda yaşayabilmesi ancak azimkâr ve namuslu ellerin milleti kısa ve doğru yoldan hukukunu ve bağımsızlığını müdafaaya yöneltmesiyle mümkün olacaktır.
1919 (Kâzım Karabekir,
İstiklâl Harbimiz, 1969, s. 35)

Millî irade, kendi istikametinde bir nehir gibi coşup taşacaktır. Mücadeleyi her noktasından düşünerek kabul etmiş bulunuyoruz. Memlekette umduğumuz millî uyanış ve coşku hâsıl olmuştur. Sadece dayanıklı olmak ve vazifede kusur etmemek temel şarttır.
1919 (Mazhar Müfit Kansu, E.Ö.K.
(Atatürkle Beraber, Cilt: 1, s. 87)

Bu hareket, milletin bir arzusudur; hatta bir ihtiyacıdır. Bu arzu ve ihtiyacı doğuran şey de kişiler değil, bizzat olaylardır. Devletin bütünlüğünü ve bağımsızlığını tehdit eden kanunsuz birtakım ihtiraslar, topraklarımıza hiçbir hakka dayanmaksızın vuku bulan taarruzlar, tehlike karşısında millete birleşmek lüzumunu duyurmuştur.
1919 (Atatürk’ün S.D.III, s. 6-7)

Millî dava, ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleştirilecektir. Yaşaması ve muzaffer olması gereken naçiz şahıslarımız değil, millî kurtuluşu temin edecek olan fikirlerdir.
1919 (Mazhar Müfit Kansu, E.Ö.K.
Atatürkle Beraber, Cilt: I, s. 203)

Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lâzımdır. İstanbul’a gitmeyeceğiz. Anadolu, en büyük hazinedir. Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız.
1919 (Sırrı Kardeş,
M. Kemal Kırşehir’de, s.30)

Düşman süngüsü altında millî birlik olamaz. Ancak hür vatan topraklarında hamiyetli, fedakâr arkadaşlar el ele vererek memleketin bağımsızlığı ve milletin hürriyeti için çalışabilirler. Ben de zaten onun için gidiyorum.
1919 (Hüsrev Gerede, 20. Asır
Mecmuası, Cilt: 3, Sayı : 66, 1953 s. 28)



Çevrimdışı dağ trolü

  • U3x' Üye
  • *****
  • İleti: 273
  • POKER ELİM HEP FLUSH
    • Profili Görüntüle
    • Awards
Ynt: ATATÜRK KÖŞESİ
« Yanıtla #5 : Haziran 22, 2014, 12:01:11 ÖÖ »

Ata’mızın İlkeleri
Atatürk ilkeleri, altı ana başlık altında toplanabilir:

Cumhuriyetçilik:

Atatürk devrimleri siyasi nitelik taşır. Çok uluslu bir İmparatorluktan ulus devlete geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece modern Türkiye'nin ulusal kimliği oluşturulmuştur. Bu kimliğin oluşmasında, kul nitelikli insanların yurttaş-birey niteliği kazanması önemli bir noktadır. Atatürk bunun  yolunu, kısaca halkın kendi kendisini idaresi, yani demokrasi demek olan Cumhuriyet’te görmüştür.


Halkçılık:

Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Cumhuriyet Devrimi ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşır. Başta İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere, Batı kanunlarının Türkiye'de uygulamaya konulmasıyla birlikte kadınların statüsünde köklü değişiklikler olmuş, 1934 yılında kabul edilen bir kanun ile kadınlar seçme ve seçilme hakkını almışlardır. Atatürk çeşitli ortamlarda, Türkiye'nin gerçek yöneticilerinin köylüler olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan çok bir hedef niteliğindedir. Halkçılık ilkesi sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf farklılıklarına karşı olmak ve hiçbir bireyin, ailenin, sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul etmemek demektir. Halkçılık, Türk vatandaşlığı olarak ifade edilen bir fikre dayanır. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri, halkın daha fazla çalışması için gerekli psikolojik teşviki sağlar, birlik fikrinin ve ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olur.


Laiklik:

Laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına gelmez ayrıca eğitim, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız olması anlamını taşır. Laiklik, devletin dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olması ve genel olarak düşünce özgürlüğü anlamına gelmektedir.
Devrimlerin birçoğu laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış ve diğerleri  ise laikliğe ulaşılmış olması sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Laiklik ilkesi akılcı ve dini siyasetin dışında tutan bir ilkedir. 
Osmanlı döneminde matbaanın geciktirilmesinde olduğu gibi dinin yenilikler karşısında nasıl tutucu bir silah haline geldiğini yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti kurucuları açısından dinin din dışı sivil yapı üzerinde yaratabileceği baskıları önlemenin bir aracıdır.



Devrimcilik:

Atatürk'ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de devrimciliktir. Bu ilkenin anlamı Türkiye'nin devrimler yaparak geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlarla değiştirmiş olmasıdır. Geleneksel kavramların bir kenara itilip modern kavramların benimsenmesi demektir. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınıp kabul edilmelerinin çok ötesine geçmiştir.


Milliyetçilik:

Cumhuriyet devrimi ayrıca milliyetçi bir devrimdir. Bu milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildir; yurtseverlikle sınırlıdır. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesidir.
Bu milliyetçilik, tüm diğer ulusların bağımsızlık haklarına saygılıdır; sosyal içeriklidir; yalnızca anti - emperyalist olmayıp, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine, gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine de karşıdır ve nihayet bu milliyetçilik Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.


Devletçilik:

Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye'nin bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesini de devletin, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesi  anlamında yorumlamaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.


Ata’mızın Anılarından
Yugoslav Kralı müteveffa Aleksandr, Balkan Atlantı'nın imzasını takip eden günlerde memleketimize gelmişti. Atatürk'le sohbeti sırasında, şahsına ve Türk Milleti'ne karşı duyduğu yakınlığı ve iyi hisleri ifade için dedi ki:

"-Cihan Harbini takip eden mütareke günlerinde, İtilaf devletleri Yunanistan'dan evvel Türkiye'yi işgali bana teklif etmişlerdi. Fakat hiç tereddüt etmeden bu teklifi reddettim, bunun üzerine Yunanlıları tercihe mecbur kaldılar."

Mustafa Kemal muhatabının sözlerini sükunetle dinledi ve birden yerinden kalkıp, muhatabını şaşkınlık içinde bırakarak elini sıktı:

"-Size ve milletinize geçmiş olsun Ekselans..." dedi.

Ve anlatmak istedi ki, Türk topraklarına saldıran kim olursa olsun akıbeti değişmeyecekti!


Daha sonra, kalb-i alakası uğruna taç ve tahtını terk ederek, İngiltere Krallığı makamını terk edip Windsor Dük'ü olarak kalmayı tercih eden İngiltere Kralı Sekizinci Edward da Atatürk'ün misafiri olmuştu. Neşeli bir akşam yemeğini takip eden sohbet sırasında, mevzu, Türk ordusunun savaş gücüne intikal etti. İngiliz hakikatçiliği ile, Mustafa Kemal'in ne eşsiz bir kumandan olduğunu bilen misafiri, Atatürk'e o tarihte bir milyonluk insan gücü olan Türk ordusunun iki milyonla harp sahnesine çıkmasının, dünya barışı için "Ne güvenilecek kuvvet..." olduğunu söyledi. Atatürk'ün "iki milyon"u "bir milyon" olarak nezaketle tashihini de şu hayranlık duygusuyla tamamladı:

"-Evet Atatürk... Bir milyon Türk ordusu, bir milyon da şahsen siz. Ben tahminimde hata etmedim."

Başkumandanlık yıllarını hatırlayan Gazi, atavik gururu dünyaca malum olan haşmetli misafirinin bu nazik esprisinden elbette çok mütehassis olmuştu. Fakat ona Türk ordusu ve bilhassa hayatında en sevdiği varlık olan Mehmetçik için daha aydınlık bir fikir vermek istedi:

"- Eğer, yurt ve dünya sulhü ve insanlık hürriyetleri için bir kuvvet dengesi olarak ihtiyaç olursa, bizim ordumuzun her ferdini bana layık gördüğünüz ölçü içinde ölçebilirsiniz."

Yani bir milyon kere bir milyonluk bir kuvvet... Milletinin kıymeti için böylecesine sonsuz güven sahibi idi.

"Bir Türk dünyaya bedeldir." , "Ne mutlu Türküm diyene!" hükümlerinde asla "politika" kokmaz. Bu daha çok milletinin aslında var olan hasletlerini devrin bilgi ve tekniği ile cihazlamak hasretini, kendisinden sonra geleceklere inandırmak duygusunun ifadesi idi.



Çevrimdışı Wehrmacht

  • Lider
  • *****
  • İleti: 960
    • Profili Görüntüle
    • Awards
Ynt: ATATÜRK KÖŞESİ
« Yanıtla #6 : Haziran 23, 2014, 11:29:20 ÖÖ »
Hep böyle konular aç gençleri teşvik edelim